28 Ekim 2007 Pazar

Ehliyet, Trafik



Bahreyn’de oturma izni çıktıktan sonra Türk ehliyeti yerine artık Bahreyn ehliyeti kullanmak gerekiyor. Türkiye’yi de iyi araba kullanılan ülkeler sınıfına soktukları için ehliyeti olan her Türk’e bir göz muayenesi ve 26 Bahreyn Dinarı (yaklaşık 85 YTL) sonrası Bahreyn ehliyeti veriyorlar. Ama Pakistan, Hindistan gibi bir ülkedenseniz, orada isterseniz mesleğiniz şöförlük olsun, Bahreyn’de kursa gitmeniz gerekiyor. Sonrasında da bir iki seferde sınavı geçememek mümkün. Karaçi’de Unilever’de çalışan (yani gayet makul bir aklı olan) ve kendi arabasını kullanan komşum Ayesha burada ehliyet aldığı gün kurban kesecekti.

Devlet ile ilgili işlemler yapılıyorken yabancıların yanında genellikle yol yordam bilen birisi oluyor. Ben de ehliyet almaya eşimin şirketinde bu işler ile ilgilenen Pakistan’lı Khan ile gittim. İlla birisi ile gitmek gerektiği için anormal karmaşık, düzensiz, neyin nasıl yapılacağı belirsiz bir devlet dairesi bekliyordum. Oysa her işlemin numara alınarak yapıldığı ve tüm uyarıların İngilizce de yazıldığı bir yerdi burası. Khan’ı ben peşimden sürükledim diyebilirim. Burada Türkleri seviyorlar, özellikle de benim gibi önce İngiliz sandıkları birinin Türk çıkması hoşlarına gidiyor. Ortak inşallah, maşallah kelimeleri ile işlemler iyi yürüyebiliyor :)

Burası çok tezcanlılara göre değil. Herşeyin yavaş yapılmasına, söylenen zamanda kesinlikle yapılmamasına ya da yamuk yapılmasına alışmak gerekiyor. Sitede ev ile ilgili her türlü sorunu Hintli site görevlisi Muhammed’e söylüyoruz. Örneğin klimacıya ihtiyacımız var, ne zaman gelecek diye sorunca cevap ‘Yarın, öbür gün yada haftaya inşallah’ olabiliyor. Hintlilerin klasik kafa sallamaları ve sürekli gülümsemeleri ile karışık ‘aslında senin işinin ne zaman yapılacağı net değil’ yanıtı karşısında artık kızamaz olduğum adaptasyon basamaklarını tırmandığımın işareti.

Ehliyet bürosunda da her türlü teknolojik numeratöre rağmen insan ve kültür faktörü işlemin süresini belirliyor. Memurlar sürekli yerlerinden kalkıp yok olabiliyorlar, kendi aralarında iş ile ilgili olmadığından emin olduğum uzun ve gürültülü muhabetlere dalabiliyorlar ya da benim durumumda olduğu gibi neden sarışın olduğumdan başlayıp, İstanbul’dan Türk yemeklerine kadar kırk tane soru sorabiliyorlar. Nasıl Türkiye’de tatil yerlerinde millet turistler ile konuşup İngilizce pratiği yapar burada da o mantık var, bulmuşken sordukça soruyor...

Ehliyetimin hazırlanmasını beklerken verdikleri, daha doğrusu istemesen de sattıkları, trafik kuralları kitabına baktım. Araba sollama ile ilgili ilk ve en büyük yazılmış kural ‘Kral’ın arabasını sollamak kesinlikle yasaktır’, zaten Kral’ı kim görmüş de bir de arabasını sollayacak. Trafik cezaları çok pahalı değil, en yüksek para cezası 10 BD. En kötü ceza ehliyetin ve araba ruhsatının 6 ay iptal edilmesi.

İster istemez bazen kendimi Araplara karşı ırkçı konuşurken buluyorum. Oysa bazı yönlerini takdir de etmek lazım; üç şeritli ve ışıksız dönel kavşaklarda o kadar güzel yol verip alıyorlar ki tıkır tıkır akıyor trafik. Her seferinde düşünüyorum, bunlardan koysak bir tane herhangi bir şehrimize anında birbirimize gireriz. Yol vermeyi ya da yol tamamen boşalana kadar sabretmeyi biliyorlar, arada istisnalar çıkıyor kazalar oluyor ama adanın yavaş temposu insanları trafikte de sinirleri alınmış yapabiliyor. Daha benim sinirlerim alınmadığı için şişiyorum orası ayrı.

1 yorum:

s1 dedi ki...

ehliyet tamam, araba da tamam
-daaaa ayak kokulu klima nerdeee :)
cancagazim cok guzel yaziyosun, tum bloglarini merakla bekliyorum... bu arada seni once ingiliz sanmalari, sonra turk oldugunu kesfetmeleri, is bitirici, tez canli ruhunla yanina werdikleri ark.i senin suruklemen supeer.. ayrica sarisin bi insandan insallah masallah hakkateeen inanilmaz sempatik duruyo olabilir..
son olarak sinirlere aromatik yaglarla yapilan masaj cok iyi geliyö diyöler hojam, bilemijem yanee, kasiklar hocam kasiklaarr :) bi de sewgiler tabi, operim.
s1