10 Aralık 2007 Pazartesi

Hastalık Durumları

Kasım ayı geçti ben daha yeni yazı yazamadım…herşey bazen üst üste gelir pes dersiniz, işte aynen öyle bir ay geçirdim, hatta Aralık ayında bile rahatlamadık.

Önce beni dünyaya bağlayan bilgisayarımın hard disk’i öldü. Daha önce cep telefonumu tamire verip üzerinden iki ay ve onlarca telefon konuşması geçtikten sonra bana tamir ettik diye başkasının telefonunu vermeleri hala aklımda. İki ay yanlış telefon üzerinde çalışmış arkadaşlar. Benim telefonum da zaten tamir olamazmış. İş düzeni ve ciddiyeti pek çok yerde yok. Neyse, bilgisayarcı daha iyi çıktı ama hard disk değişimi için yine de 20 gün bekledim.

Bu ay bir de Bahreyn’in mikropları ve dolayısıyla da sağlık sistemi ile tanıştık. Havalar sadece 10 derece kadar soğudu ama bir anda etrafta ne kadar çocuk varsa hasta olmaya başladı. Hava 10 derece soğuyup 23-24 derece oldu sadece ama bu hava bile yerel insanlara ve Pakistanlılara, Filipinlilere soğuk geliyor. Yani Bahreyn’e kış gelmiş benim haberim yok.

Çocukluğumdan beri duyduğum şey “bir kar yağsa da mikroplar ölse” şeklindedir. Bir Eskişehir’li olarak buna o kadar inanmışım ki hastalıklar için bu sıcak havaları suçlamak kolay geliyor bana.

Ufaklık Ayça yuvaya burada başladığı için zaten kaçınılmaz olarak hasta olmasını bekliyordum, yani gardımı almıştım. Ama bakterilerin, virüslerin çocuğu hastanelik edecek kadar değişik ve kötü olmasını beklemiyordum. Doktor için burada pek çok yabancı ve Türk arkadaşımızın önerdiği bir hastaneye gittik. Girince ilk dikkatimi çeken hastane gibi, yani dezenfektan, kokmamasıydı. Biz de temizlik konusunda pek başarılı bir millet değilizdir bence ama buradaki temizlik anlayışının bize gore bile geride olduğu kesin.

Hasta odaları halı kaplı. Kardeşim burası ev mi, ne halısı bu böyle? Her gün silinip mikroplardan arındırılması gereken bir hastane burası. İster istemez alıştığım ve doğru bildiğim şeyleri bir kenara bırakmam gerekiyor burada ama bu yine de odayı sanayi tipi bir elektrikli süpürge ile süpürmeye gelen çocuğu kovalamama engel olamadı. Hastanın ne yiyeceğine bir diyetisyen ya da doktor karar vermiyor. Hasta çocuğun için bir menüden yemek seçip senin o sorumluluğu alman gerekiyor.

Türkiye’de hastaneye yatmak büyük olaydır, yani ciddi hasta olmak gerekir. Burada bakıyorum her gelen çocuğu takır takır yatırıyorlar. Tam çıkacakken ateş 37.8 ölçülünce de yüksek ateş gidemezsiniz diyorlar. Her Türk anne 37.8 ateşi evde gayet kolay düşürebilir oysa.

Bir ayda Ayça iki defa hastaneye yatınca şimdi Ece’yi doktora götürmeye korkuyorum. Odalarında halı olmayan bir tek hastane varmış Bahreyn’de, umarım gerek olmaz ama olursa da bir de orayı deneyeceğim bu sefer.

Türkiye’ye 14 Aralık’ta geliyoruz, şimdilik tek dileğim sabah 02:55’teki uçağımıza hepimizin sağlıklı binmesi, sağlıklı çocuklar ile bile zor bir saat çünkü...